1 Ekim 2016 Cumartesi

UKKTH nedir? Ulusal hareketler hangi şartlarda desteklenir ya da desteklenmez?

Ulusların kendi kaderini tayin hakkı; en yalın ifadeyle ezilen ulusun devlet kurma, egemen ulustan ayrılma hakkıdır. Ulus-devlet tarihsel olarak burjuvaziyle beraber ortaya çıkmış bir siyasal kavram olduğu için bu hak ‘burjuva demokratik’ kapsamda bir siyasal hak olarak tanımlanır. Ezilen ulusun bu hakkı nasıl kullanacağı, burjuva demokratik kapsamın ötesinde devrimci bir çıkış yaratıp yaratamayacağı, birlikte yaşamı savunup savunmayacağı; onu örgütleyen öncü güçlerin siyasal programına bağlıdır. UKKTH’yi Marksistler savunduğu gibi burjuvazi de savunur. Ancak burjuvazi UKKTH’yi kendi sınıfsal çıkarlarına, ihtiyaçlarına göre savunur. Ezilen ulusların diğer uluslarla siyasal anlamda eşitlenmesi gibi bir derdi yoktur. Burjuva sınıfı kendi sömürü planları ile kesişen, kullanabileceği ezilen ulus hareketlerini desteklerken; kendine karşı yönelen devrimci, anti-sömürgeci ulusal hareketlere karşı ise bu hakkı ‘terörizm’ olarak servis eder, UKKTH’yi bu halklar için tanımaz.




Marksistler ise tüm dünya proleterlerini birleştirebilmenin, var olan ulusal eşitsizliğin giderilerek farklı uluslardan proleterlerin birbiri ile özgürce, güven duyarak, gönüllü bir biçimde kaynaşabilmesinin tarihsel önemini kavradıkları için; ezilen ulusların ayrılma hakkı başta olmak üzere bütün haklarını savunurlar. Marksistlerin ulusal sorunu çözme yöntemi; tarihten bugüne her zaman dünya proletaryasını dünya devrim cephesinde burjuvaziye karşı birleştirebilme ekseninde oluşturulmuştur.

Ezilen ulusun ulusal haklarını savunmak ve kendi kaderini tayin etmesini desteklemekle; ezilen ulusun siyasal öncü hareketini desteklemek aynı anlama gelmez. Marksistler bu ayrımı kavrayarak meseleleri ele alır. Haklı bir talebe sahip olan ezilen ulusun; eğer örgütleyicisi gerici bir konum izliyor, proletaryanın komünist siyaset yapmasını engelliyor, emperyalizmle başka ulustan proleterlerin zararına olan işbirlikleri geliştiriyorsa bu koşullarda Marksistler ulusal hareketi desteklemek zorunda değildir. Ancak buradan; ezilen ulusun hareketinin gerici bir siyasal pozisyona sahip olmasının; ezilen ulusun diğer uluslarla eşitlenme, egemen ulustan ayrılma haklarını savunmamak anlamına geldiği anlaşılmamalıdır. Bu haklar; ezilen ulusun siyasal öncüsü ister ilerici ister gerici olsun her koşulda savunulması gereken haklardır. Ezilen ulusun siyasal hareketinin gericiliği bahane edilerek; ezilen ulusun siyasal hakları savunulmadığı zaman, egemen ulusun şovenizmi beslenmiş olur, bu da en az ezilen ulusun öncüsünün gericiliği kadar gericiliktir. Ezilen ulus hareketlerinin desteklenmesi için hareketlerin illaki komünist olması da gerekmez, Marksistlerin ‘komünist olmadan ulusal hareketi desteklemeyiz’ gibi bir tezi yoktur. Ulusal hareketin desteklenebilmesi için belirli bir çerçevede ilerici-devrimci özellikler taşıması, dünya proletaryasının emek cephesinde birleşmesine engel oluşturmaması, komünistlerin siyaset alanını daraltmaması, başka ulusları ezme amacı taşımaması; desteklenmesi için yeterli bir sebeptir. Ezilen ulus hareketinin komünist bir siyasetle buluşması; istenen bir şeydir, ancak bu istenen şey gerçekleşmediği koşullarda da yani asgari olarak ilerici-devrimci bir programa sahip olan ezilen ulus hareketlerini Marksistler yine destekler.

UKKTH, Marksizmin ulusal sorun konusunda; farklı ulustan proletaryanın gönüllü birlikteliğini sağlayabilmek, devrim yolunu açabilmek açısından ortaya koyduğu temel ilkedir. Genel olarak kimi şovenist gruplar bunun ilke olmadığını 20.yy’ın içerisinde ulusal hareketler yükselişte olduğu için, ulusal hareketleri sosyalizmle buluşturmak için ‘taktik’ olarak öne sürüldüğü, emperyalizm çağında ulusal hareketlerin ilerici bir özelliği kalmadığı için UKKTH’yi savunmaya gerek kalmadığı söylenir. Oysaki UKKTH, Marx’tan bugüne bir ilke olarak ortaya konmuş ve içinde bulunulan duruma göre somut politikalar geliştirilmeye çalışılmıştır. Somut politikadan kastedilen tam olarak nedir? Örneğin; Avrupa’da Çarlığın elini güçlendirmek için her türlü işbirliğine girişen Güney Slav halklarının ulusal hareketleri Marx ve Engels tarafından gerici bulunarak desteklenmemiştir. Ancak Polonya ve İrlanda’nın bağımsızlık mücadeleleri desteklenmiştir. Bunun sebebi şudur; Güney Slavlar Avrupa’daki devrimci sürecin önünde engel olarak duran Çarlığa hizmet ederken; Polonya ve İrlanda’nın bağımsızlığını kazanması devrimci süreçleri hızlandıran bir nitelik taşıyordu. Somut koşullar içerisinde Slavlar ezilen bir ulus olmasına, haklı taleplerine rağmen gerici bir imparatorluğun başka uluslar üzerinde etkili olmasına yardımcı olduğu için desteklenme hakkını kaybetmiştir. Ancak bu demek değildir ki; Slav halklarını örgütleyen hareketin gerici konumu Slav ulusunun ulusal haklarının savunulmaması sonucunu ortaya çıkarır. UKKTH’yi teorik olarak savunmak ile pratik olarak somut politika geliştirmek arasında hem bir ilişki hem de farklar vardır. Diğer yandan; tarih donuk bir şekilde durmadığı için; Slav halkları eğer Çarlığa hizmet etmeyen, Avrupa devrimlerinin önünde engel olmayan bir ulusal hareket çıkarmış olsalar mutlaka Marx ve Engels Slavlar konusundaki politikalarını değiştirir, Polonya ve İrlanda meselesinde olduğu gibi desteklerdi. Polonya ve İrlanda ilerici bir noktadan başlayıp ilerleyen dönemlerde ise eğer gerici bir ulusal harekete dönüşmüş olsaydı bu destek geri çekilirdi. Anlaşılması gereken şudur; somut koşullarda ortaya çıkan ulusal hareketlerin niteliği, o ulusal harekete destek verilip verilemeyeceğini belirler. İkincisi ezilen ulusun içinde çıkan hareketin niteliğine bakılmaksızın, eğer gerici bir hareket ise destek vermeden de her şartta UKKTH savunulur.


Şovenizm nedir?

İsim kökeni; Napoleon'un ordusunda savaşan Fransız asker Nicolas Chauvin'den gelmektedir. Girdiği savaşlarda on yedi kez yaralandı ancak Napoleon ordusunda savaşmaya devam etti. Geçirdiği ölüm tehlikelerine ve yaralanmalarına rağmen savaşmaya devam etmesi sonucu 'vatanseverlik' kavramı onun hırslı, gözü kara, saldırgan olma durumuyla ilişkilendirilerek  'Şovenizm' kavramı doğmuş oldu. 
Siyasal açıdan Şovenizm kavram daha çok ulusallıkla ilişkili bir kavramdır. Şovenizmi; kör bir ulusal çıkış, ulusal bağlılık ve başka uluslara karşı bir saldırganlık besleyen, kendini diğer uluslardan ayrıcalıklı bir konuma yerleştiren psikoloji olarak ifade edebiliriz. Özellikle bir başka ulusu ezen, egemen uluslarda şovenizm akımı oldukça belirgindir. Şovenizm, tıpkı faşizm gibi milliyetçilik akımının daha radikalize, saldırgan olmuş halidir. Egemen uluslar potansiyel olarak şoven hücreleri vücutlarında taşırlar, ancak bu şoven hücrelerin harekete geçme durumu tek başına siyasal söylemle sınırlı kalındığında bir saldırganlık doğmaz. Ne zamanki örgütlü bir şovenizm doğar, şovenizmin saldırganlığı daha açık bir biçim politik olgu olarak toplumsal yaşamda karşılık bulur.



Şovenizmin siyasal temsilcilerine şovenist denir. Şovenizm, şovenistliği yapılan ulus da dahil olmak üzere tüm ulustan emekçileri ezme işlevine olanak sağlayan bir burjuva ideolojisidir, farklı uluslardan işçi sınıfının birliğini anti-komünist propagandalarında eşliğinde engeller. Asker, savaş, silah, ırk, vatan, ülke vb. kavramlar temel olarak kendini kurguladığı, yüceltme-kutsama işlemini gördüğü kavramlardır. Şovenizm belirli bir bilimsel tezlere dayanmadığı için daha çok propaganda-ajitasyon yoluyla kitlelerin gericiliğini kolay bir biçimde harekete geçirir, kitlelerin gericiliğini örgütleyerek toplum içerisinde siyasal hareket yaratmaya çalışır. Şovenizmin saldırgan gücü; istisnasız toplumun alt kesimlerinden lümpenlerden oluşur. Kimi psikolojik değerlendirmelere göre; şovenizmin daha çok alt sınıfın en lümpen kesimini etkilemesi; hem ortalama bilincin altında olmanın hem de toplumsal yaşamda yer edinememenin yarattığı kimliksizliğin neticesinde daha fazla taraftar toplar. Öte yandan bölgeci bir mantığa sahip olduğu için bazen yabancı düşmanlığı bazen ise başka ulusların ülkelerini işgal etme politikasına dayanak oluşturur. Milliyetçiler teorik olarak şovenist olsalar da asıl şovenist olma durumları ancak bu milliyetçiliği daha açıktan, daha radikal bir biçimde savunduklarında ortaya çıkar. 

Örnek vermek gerekirse; Kürt ulusal sorunu konusunda Türk toplumu şoven damarlara sahiptir. Bu damarlara kan; kimi dönemler var olan şoven-ırkçı-miliyetçi türevde örgütlerin yaptığı müdahalelerle bir örgütlülük yakalar, dışa vurur.