18 Eylül 2016 Pazar

Anti Emperyalizm nedir?

Anti-Emperyalist mücadele denildiğinde genel olarak Emperyalist tekeller arasında yer alan ABD karşıtlığı anlaşılır. Oysaki Emperyalistler arası çekişmelere bakılarak dahi Emperyalizmin tek başına ABD’den ibaret olmadığı ve Emperyalizme karşı olmanın tek başına ABD karşıtlığı olamayacağı açıktır. Yerli burjuvazi gibi yabancı burjuvazi de sömürü sisteminin işlerliğini ve devamlılığını korumak anlamında, kimi güncel-siyasi-ekonomik çıkarlar anlamında ortak olsa da aralarında ki pasta paylaşımı; Kapitalizmin kar elde etme, tekelleşme hırsı sonsuz kere kendini tekrar etmektedir. Sonuç olarak bu paylaşımlar başta emekçi halkların çocuklarının cephelere sürüldüğü, insanların yaşadığı topraklardan edildiği, bütün yükünü emekçilerin çektiği paylaşım savaşlarına dönüşmektedir. 1.ve 2. Dünya savaşının özü aslında Emperyalist paylaşımın savaşlarla kendini var etmesinden başka tarihsel bir anlam taşımaz. Bugün Emperyalist paylaşımlar konusunda ABD dışında, Avrupa Birliği, Şangay Beşlisi gibi Emperyalist oluşumlar ve Emperyalizme özenen Körfez Monarşileri, bölgesel egemenlik hayali kuran İran gibi, Türkiye gibi(Örneğin Suriye meselesinde gösterilen işgalci tutum, Irak Kürdistanı’nın petrollerine sahip olma arzusu, Ortadoğu’da canlandırılmak istenen ancak elde patlayan Yeni-Osmanlıcılık) ülkeler de mevcuttur.





Anti Emperyalizmin ne olup ne olmadığını tartışmaya açmadan önce; Emperyalizm dediğimiz olgunun ne olduğunu ortaya koymakta fayda var. Emperyalizm, Lenin yoldaşın da dediği gibi Kapitalizmin bir üst aşaması olup, kapitalizmin tekelleşme ve çürüme çağına girdiği döneme denir. Emperyalizm çağı insanlığa sefaletin, açlığın(örneğin Afrika kıtası) yaşatıldığı, paylaşım savaşlarının sıklaştığı(1. ve 2. Dünya savaşları ve diğer bölgesel savaşlar), ekonomik krizlerin birbiri ardına patlak verdiği(AB Krizleri ve Dolar piyasasının sürekli iniş-çıkışı) dönemdir. Bu dönem bir taraftan insanlığı bunalımdan bunalıma sürüklerken; öte yandan yarattığı nesnel devrim koşulları ile öncü örgütlere kitleleri örgütleyebildiği oranda devrim yapılabilecek zeminler sunar. Marksist Leninist teoride nesnel koşullar için iki şey geçerlidir: Öncü örgüt eğer güçlüyse bu nesnel koşulları devrimci duruma dönüştürüp, kitlelere devrimin yolunu gösterir; eğer öncü örgüt nesnel koşullar karşısında kitleler içinde kök salamamış ve kitlenin rehberi olamamışsa bu seferde devrimci bunalım(devrimci kriz) yaşanır ve devrimci fırsatlar yitirilmiş olup, sistemin kendisini revize etmesine izin verilmiş olur. Bugün dünyanın birçok bölgesinde birbiri ile ilişkili, yerel ölçekte ya da birbirini etkileyebilecek çok fazla isyana şahit olmaktayız, Arapların ayaklanması, AB bölgelerinden İspanya, İtalya ve Yunanistan’da çıkan ayaklanmalar, Meksika ve Şili’de öğrenci hareketleri, Brezilya’da dünya kupasının masraflarını karşılamak istemeyen emekçiler, ABD’de yıllardan beri gelen yoksulluk ve siyahlara yapılan ayrımcılığın kemiğe dayanması sonucu siyahilerin ayaklanması ve Türkiye’de ortaya çıkan Gezi isyanı, Metal direnişi, Soma eylemleri, Kadın cinayetlerine duyulan öfke vb. Sıralamakta eksik kalacağımız yığınla toplumsal hareketlenmelerle karşı karşıya olduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Emperyalizm çağı üzerine kabaca değindikten sonra gelelim Anti-Emperyalizm nedir? Sorusunun cevabını aramaya.

Öncelikle şunu en başa yazmak gerekiyor: Anti-Kapitalist olunmadan, Anti-Emperyalist olun(a)maz. Özel mülkiyetçi sistemin kendisine, onun ilk aşaması olan sermaye birikimi türüne karşı çıkmadan, onun bir üstü olan, çürümüş vahşi aşamasına karşı çıkmaktan söz edilemez. Bugün TGB, Vatan Partisi gibi ulusalcılar, CHP, Saadet gibi burjuva partileri de Anti-Emperyalist olduklarını iddia edebiliyorlar. Bunun kaynağında Anti-Emperyalizmin ABD-İsrail karşıtlığı olarak anlaşılması ya da ‘yabancı’ düşmanı olma durumu var.

Burjuva partileri için, örneğin milli görüş çizgisi için gözle görüşür bir siyasal İsrail-ABD vatandaşlarını da içine alan karşıtlığı vardır; bunun kaynağında dinci sermayenin abdestli olması yatmaktadır. ‘Gavur’ dedikleri, Müslüman coğrafyaları kana bulayan yabancı sermaye tekelleriyle el ele gözükmek istemeyip el altından işi pişirmeleri kendi çıkarları için gayet doğaldır. Bugün AKP’de Filistin konusunda İsrail’e atıp tutuyor, Davos’a bir daha gelmem ‘One Minute’ diyor ancak askeri anlaşmalar, diplomatik ilişkiler sürüyor, oğlunun İsrail sermayesi ile ticaret anlaşması yaptığı gözler önünde, Irak katliamında bir milyon insanın öldürülmesinde İncirlik’ten kalkan savaş uçakları, İsrail’in İran’dan korunabilmesi için kurulan radar üsleri çok yakın tarihten örnekler.

Bununla beraber burjuva-küçük burjuva-alt emperyal ülkeler anti-emperyalist olamaz. Çünkü dayandıkları sınıfsal iktidar zemini bir burjuva diktatörlüğüdür. Yerli ya da küçük burjuvaziye yaslanılarak büyük burjuvaziye karşı çıkmak anti-emperyalizm değildir.

Özel mülkiyete dayalı burjuva diktatörlüğü olan Kapitalizme karşı çıkmaya yanaşmayan, bu olgudan bağımsız bir Anti-Emperyalizm kavramı yaratan hangi anlayış olursa olsun çarpık bir Anti-Emperyalizm ortaya koyar. Genel olarak anti-emperyalizm olarak sunulan yerli burjuva ideolojidir.(Yani ulusalcılık, dincilik) Anti Emperyalizmi doğru kavramayan bir komünist; örneğin; İsrail karşısında Lübnan Hizbullah’ını, ABD karşısında İran’ı, Suriye’ye savaş açan Emperyalistler karşısında Esad’ı Anti-Emperyalist olarak isimlendirebilir. Bu kavramı edinebilmek öyle sanıldığı kadar basit değildir. ABD karşıtı olmak tek başına Anti-Emperyalist olmaya yetmez önemli olan hangi sınıfsal temellerde, hangi amaçla karşı durulduğudur. Bir başka örnek ise Kemalizmi Türk ulusal kurtuluş mücadelesine öncü olmasından, işgalci devletlere karşı savaş veren coğrafyada parlamış olmasından kaynaklı olarak Anti-Emperyalist diye tanımlanmaktır. Bu tanımlamayı genellikle ulusalcılar ve ulusalcı Sosyalistler yapmaktadır. Ne gariptir ki Kemalizm denilen bir ideoloji burjuva ideolojisiyken ve Türkiye’de kapitalizmin gelişmesinde öncü rol oynamışken Anti-Emperyalist olabiliyor.

Pekala nasıl Anti-Emperyalist olunabilir? Tutarlı bir Anti-Emperyalist mücadele nasıl ortaya konulabilir.

Maddeler halinde sıralayacak olursak kıstaslar çok açıktır:
-Özel mülkiyetçi sistem olan Kapitalizme temelden karşı çıkmak
-Sınıfsal temellerde anti-emperyalizmi savunmak
-ABD karşıtlığına indirgememek
-Ulusalcı bir biçimde savunmamak
-Bir ulusun işgalcilere karşı savaş vermesi olarak algılamamak
-Yabancı burjuvaziye karşı yerli burjuvaziyi desteklememek
-Mücadeleyi dünya devrimine bağlamak
-Enternasyonalist bir biçimde kavramak
-Küçük bir burjuva devleti ile büyük burjuva devletlerin arasındaki savaşta küçük burjuva devletini destekleme pozisyonundan uzak durmak




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder