Komünist
Manifesto; 1847 yılında, uluslar arası işçi birliği olan ‘Komünistler Birliği’
örgütünün Londra’da yapılacak kongresine sunulmak üzere Marx ve Engels’i yazmakla
görevlendirdiği program metnidir. Manifesto 1847 Aralık ayı ile 1848 Ocak ayı
arasında Brüksel’de yazılmıştır. İlk olarak 1848 yılının 21 Şubat’ında Londra’da
Almanca basılmıştır. Metnin yazıldığı dönem; Avrupa’da ekonomik-sosyal-siyasal
krizlerin yandığı, işçi sınıfı hareketlerinin dorukta olduğu, çeşitli devrimci
akımların toplumu örgütlemek için birlikler, kulüpler, örgütler kurduğu
dönemdir.
Bununla beraber,
Manifesto’nun yayınladığı dönem hakim sol akımlar tarafından burjuvaziye
ilerici rolü biçildiği, tarihin gelişiminin burjuvazinin iktidarı tarafından
okunduğu bir süreçtir. Ancak, Manifesto’nun doğrulanması gecikmemiş, 1848 ve
1872 Paris Komünü gibi gelişmeler işçi sınıfının toplumsal siyasal gücünü ve
burjuvazinin gittikçe gericileşen iktidarını doğrulamıştır.
Manifesto’ya ‘sosyalist’
değil de ‘komünist’ öncülünün getirilmesini ise Engels şu şekilde açıklıyor: “Yine de, yazıldığı dönemde, onu sosyalist
bir manifesto olarak adlandıramazdık. 1847’de sosyalist dendiğinde, bir yandan
çeşitli ütopik sistemlerin yandaşları: her ikisi de giderek yalnızca ölmekte
olan mezheplere dönüşmüş olan İngiltere’deki Owen’cılar ve Fransa’daki
Fourier’ciler; diğer yandan her türden toplumsal kusuru, sermaye ve kârı hiçbir
tehlikeye sokmadan, türlü yamama faaliyetleriyle düzeltme sözü veren çok
çeşitli toplumsal şarlatanlar; yani, her iki durumda da, işçi hareketinin
dışında duran ve ‘eğitimli’ sınıflardan destek aramayı tercih eden kişiler
anlaşılıyordu. İşçi sınıfının tek başına siyasal devrimlerin yetersizliğine
inanan ve toplumun bütünsel bir dönüşümünün zorunlu olduğunu iddia eden kesimi,
o zamanlar kendisini komünist olarak anıyordu. Bu kaba, yontulmamış, tümüyle
içgüdüsel türde bir komünizmdi; ama temel noktayı yakalamıştı ve işçi sınıfı
içinde ütopik komünizmi, Fransa’da Cabet’ninkini, Almanya’da Weitling’inkini
yaratacak kadar güçlüydü. Dolayısıyla 1847’de sosyalizm orta katmanların bir hareketi,
komünizm işçi sınıfının bir hareketiydi.”
Kongreye sunulan
Komünist Manifesto, Komünistler Birliği’nin teorik ve pratik programı olma
niteliğini taşır. Manifesto’da kapitalizmin, geçmişteki toplumların, sosyalizm
çeşitlerinin değerlendirmelerini ve bilimsel sosyalizmin gelecek tasavvurunu,
bu geleceği yaratacak olan devrimci sınıfın yani proletaryanın analizini
bulabilirsiniz.
Manifesto’nun;
ilk bölümü olan ‘Burjuva ve Proleterler’ bölümü
‘’Şimdiye kadarki tüm toplum tarihi,
sınıf mücadeleleri tarihidir.’’ cümlesiyle söze başlar. Bu cümle Manifesto’nun
toplumsal tarihe bakış açısının sınıfsal bir özellik taşıdığı özetleyen temel
tezdir. Toplumsal ilerleme sınıfların birbiri ile mücadeleleri üzerine
kuruludur. Gelinen son sınıflı toplum ise; sınıflardan oluşan toplumun son
durağıdır. Burjuva sınıfı tarihte ortaya çıkmış diğer özel mülkiyetçi
sistemlerden farklı olarak özel mülkiyetçi sistemi küresel, toplumsal emeği ise
büyük ölçekli üretim alanları ile kolektif bir hale getirmiştir. ‘’Burjuvazi
kendi mezar kazıcısını yaratıyor’’ kısmı; burjuvazinin daha fazla kar
elde edebilmek için emeği toplumsallaştırdıkça, üretim sürecine giren işçi
sayısını arttırdıkça, sınıf çelişkisi olan işçi sınıfına kendini örgütleme
imkanlarını sunduğunu ifade eder. Bu bölümde kapitalist sistemin ana özelliği
olan rekabete, krizlere, krizlerin yol açtığı bölüşüm savaşlarına, toplumun
gittikçe iki ana sınıfa bölündüğüne, bu karşıtlığın(emek-sermaye çelişkisinin)
burjuvaziyi; gelişen işçi sınıfı karşısında iktidarından edeceğine değinilir.
Manifesto, proleteryanın diktatörlüğünün kaçınılmaz olduğunu, bu diktatörlüğün
tüm sınıflı toplumları ortadan kaldırıp, sınıfsız topluma geçişin anahtarı
olacağını vurgular.
Manifesto’da
döneme ait somut gelişmelere dair tespit ve incelemeler bulunduğu gibi;
kapitalizmin her döneminde geçerliliğini koruyan soyut ilkelere ulaşmakta
mümkündür. Ki bu ilkesel çerçevenin bulunduğunu Marx ve Engels’de 1872
tarihinde yazdıkları önsözde ‘’Son yirmi
beş yıl içinde koşullar ne kadar değişmiş olursa olsun, bu manifestoda
açıklanmış olan genel ilkeler tüm doğruluklarını bugünde genel olarak koruyor.
Şurada ya da buradaki bazı şeyler iyileştirilebilirdi. Manifesto’nun kendisinin
de açıkladığı gibi, bu ilkelerin pratikte uygulanması, her yerde ve her zaman
mevcut tarihsel koşullara bağlı olacaktır ve bu nedenle de II. Bölüm’ün sonunda
önerilen devrimci önlemlere kesinlikle hiçbir özel ağırlık verilmemiştir.’’ (Komünist Manifesto, 1872, Almanca Baskıya
Önsöz) bu şekilde ifade etmişlerdir. Marx ve Engels’in özetle anlamak
istedikleri; ortaya koyulan soyut ilkelerin döneme, ülkeye ve koşula göre
uygulanma biçiminin değişkenlik göstereceği ancak bu tablonun temel olarak
geçerli olacağıdır. Bugünde Manifesto’nun ortaya koyduğu ‘burjuvazi-işçi sınıfı’ , ‘kapitalizmin krizleri ve yarattığı
savaşlar’, ‘emek ile sermayenin çelişkisi’ , ‘burjuvazinin kendi mezarını kazmaya
devam ettiği’, ‘tüm dünya işçi sınıfının birleşmesi gerektiği’ vb. genel
soyut ilkesel değerlendirmeler; içerik olarak dönemlerin değişmesinden dolayı farklılaşsa
da temel ve öz olarak ortaya konulan program geçerliliğini halen korumaktadır.
“Bütün ülkelerin işçileri
birleşin, zincirlerinizden başka kaybedeceğiniz şey yok, ama kazanacağınız koca
bir dünya var!” manifesto bu sözlerle son bulur.
Ayrıca Bakınız:
Marx Geri
Döndü(Türkçe Alt Yazılı)
Komünist
Manifesto’dan bölümlerin bir hikaye etrafında anlatıldığı Arjantinli
sosyalistlerin yapmış olduğu 5 bölümlük dizidir. Yukarıda eklenen link 1.bölüme
aittir, dizinin devamını videonun yanında çıkan video kutucuklarından görebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder