18 Eylül 2016 Pazar

Ütopik Sosyalizm nedir?

Ütopik Sosyalizm

Sosyalizm, en genel tanımıyla; özel mülkiyetin ortadan kaldırılması, üretim araçlarının tüm topluma ait olması, zengin sınıfın kar elde etmesi için yapılan üretime son verilip devletin merkezi bir planlama ile üretimi ve bölüşümü adaletli bir biçimde sağlamasıdır.

Kapitalist sistem kendini ilk var etmeye başladığı dönemlerde; üretimde yarattığı israf, toplumda yarattığı ağır çalışma koşulları, bölüşümde yarattığı adaletsizlik çeşitli filozoflar tarafından eleştirilmiştir. Kapitalizmin sistemli bir biçimde eleştirilip yerine alternatif olarak ‘sosyalizm’in önerilmesi 1800’lerin başına denk düşer. Bu dönemi Sosyalizmin birinci evresi, yani ‘Ütopik Sosyalistlerin Dönemi’ olarak isimlendirebiliriz.

Fransa'da Comte Henri de SaintSimon ile Charles Fourier, İngiltere'de Robert Owen gibi isimler ütopik sosyalizmin öne çıkan isimleridir. Marksizm 1800’lerin ikinci yarısında tarih sahnesine çıktığı için Marksizm öncesindeki sosyalist düşüncenin öncüleri bu isimlerdir. Ortaya koydukları siyasal ve eylem programıyla belirli bir takipçiye ulaşmışlardır. Bu dönemde kapitalizm karşıtı sosyalist akımın siyasal omurgasını ütopik sosyalistler oluşturmuşlardır.

Yazdıkları kitaplar geniş kitleler tarafından okunmuş, yaptıkları sosyalizm konuşmaları ve kapitalizm eleştirileri büyük dinleyici topluluklarını kendine çekmiş ve sosyalizm fikri bu isimlerin çabalarıyla kıtalar ötesine Amerika gibi uzak ülkeler de dâhil olmak üzere yeryüzünün diğer bölgelerine yayılmıştır.

Ütopik sosyalistler; kapitalizmi eleştirmekle kalmayıp geleceğin ideal toplumunun nasıl olması gerektiğine dair bütün ayrıntılarına kadar izah ettikleri toplumsal bir tasarıma da sahipti.

‘Ütopik Sosyalizm’ ve ‘Ütopikler, Ütopyacı Sosyalistler’ olarak isimlendirilmelerinin nedeni; toplumu tahlil ederken sınıf mücadelesini bununla beraber toplumsal değişimin temel kanununu anlayamamak, sosyalist devriminden bahsederken kapitalist sisteme son verecek olan işçi sınıfını görmezden gelerek; bir sınıf diktatörlüğüne(burjuva diktatörlüğüne) dayalı olan kapitalist sistemin ortadan kaldırılabileceğini savundukları için ütopik-gerçek dışı kalmalarıdır. Bilimsel Sosyalizm’in kurucuları Marx ve Engels kendi ortaya koydukları teori ile ütopik sosyalizmin neden toplumsal bir devrimin teorisi olamayacağını ispatlamışlardır.



Ütopik sosyalistler, ‘devrimci’ değil ‘evrimci’ bir sosyalizmi savunuyorlardı. Onlara göre; zengin sınıf yarattığı kötülüklere ikna edilebilirse sosyalizmin kurulmasına razı olabilir, bu inşaya zengin sınıfta katılabilir, kendiliğinden kapitalizmin ortadan kaldırılması gerçekleşebilirdi. Hareket ettikleri temel nokta soyut kavramlar idi. Bu soyut kavramlar ‘adalet, iyi niyet, yarar-zarar’ vb. kapitalistlerin de vicdanına seslenmeyi amaç edinen idealist kategoriden oluşuyordu.

Ütopik sosyalistler, toplumun tarihsel gelişimini materyalist bir biçimde, sınıflar mücadelesinden hareketle kavramadıkları için; yaşanılan adaletsiz düzenin ‘kafalarda oluşan bozukluk’ yani kötülüğün, kötü düşüncenin bir sonucu olarak görüyorlardı. Buradan hareketle çıkar sahibi zengin sınıfı ‘iyiliğe’ yani sosyalizme ikna edebileceklerini düşünüyorlardı. Oysaki zengin sınıf kötü olduğu için değil; örgütlü bir sömürücü sınıf olduğu için, yoksul işçi-emekçi sınıfın örgütsüz kalmasının sonucu olarak iktidardaydı. Meselenin sınıflar mücadelesi olarak değil de soyut iyi-kötü çatışması olarak anlaşılması ütopik sosyalizmin temel yetersizliğiydi.

Aynı şekilde kapitalizm tekelleştikçe toplum için daha ağır koşullar yaratıyordu, ütopik sosyalistler ise küçük üretim biçimlerinin ‘iyiliğinin’ anlaşıldığında; kapitalizmin tekelleşmekten vazgeçeceğini düşünüyordu.

Ütopik sosyalistler kapitalizmin ortadan kaldırılması konusunda hemfikirdi ancak onun nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda yeterli donanıma ve somut çözüm programına sahip değillerdi.(Veyahut bu konuda tutarlı bir programları yoktu)

Sonuç olarak; ütopik sosyalistler, modern sömürücü sınıf olan burjuvazinin iktidarının ‘ikna etme’ yoluyla yıkılacağını düşündükleri, sosyalizme evrimci bir biçimde ulaşabileceklerine inandıkları için ütopik olarak anılırlar. Ütopik olduklarını bugün daha iyi anlayabiliyoruz; kapitalizm tekelleşmesini emperyalizm aşamasına ulaştırdı, burjuvazi iktidarını koruyabilmek için her türlü kanlı önlemler almaya hazır, emperyalist bölüşüm savaşları dünyaya yıkımlar getirdi. Buradan hareketle iktidar olan burjuvazinin ‘iyi niyet’ten anlamayacağı, sınıfsal bir savaştan anlayacağı açıktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder