Ütopik Sosyalizm
Sosyalizm, en genel tanımıyla; özel mülkiyetin ortadan
kaldırılması, üretim araçlarının tüm topluma ait olması, zengin sınıfın kar
elde etmesi için yapılan üretime son verilip devletin merkezi bir planlama ile
üretimi ve bölüşümü adaletli bir biçimde sağlamasıdır.
Kapitalist sistem kendini ilk var etmeye başladığı
dönemlerde; üretimde yarattığı israf, toplumda yarattığı ağır çalışma
koşulları, bölüşümde yarattığı adaletsizlik çeşitli filozoflar tarafından
eleştirilmiştir. Kapitalizmin sistemli bir biçimde eleştirilip yerine
alternatif olarak ‘sosyalizm’in önerilmesi 1800’lerin başına denk düşer. Bu
dönemi Sosyalizmin birinci evresi, yani ‘Ütopik Sosyalistlerin Dönemi’ olarak
isimlendirebiliriz.
Fransa'da Comte Henri
de SaintSimon ile Charles Fourier,
İngiltere'de Robert Owen gibi
isimler ütopik sosyalizmin öne çıkan isimleridir. Marksizm 1800’lerin ikinci
yarısında tarih sahnesine çıktığı için Marksizm öncesindeki sosyalist
düşüncenin öncüleri bu isimlerdir. Ortaya koydukları siyasal ve eylem
programıyla belirli bir takipçiye ulaşmışlardır. Bu dönemde kapitalizm karşıtı
sosyalist akımın siyasal omurgasını ütopik sosyalistler oluşturmuşlardır.
Yazdıkları kitaplar geniş kitleler tarafından okunmuş, yaptıkları
sosyalizm konuşmaları ve kapitalizm eleştirileri büyük dinleyici topluluklarını
kendine çekmiş ve sosyalizm fikri bu isimlerin çabalarıyla kıtalar ötesine
Amerika gibi uzak ülkeler de dâhil olmak üzere yeryüzünün diğer bölgelerine
yayılmıştır.
Ütopik sosyalistler; kapitalizmi eleştirmekle kalmayıp
geleceğin ideal toplumunun nasıl olması gerektiğine dair bütün ayrıntılarına
kadar izah ettikleri toplumsal bir tasarıma da sahipti.
‘Ütopik Sosyalizm’ ve ‘Ütopikler, Ütopyacı Sosyalistler’
olarak isimlendirilmelerinin nedeni; toplumu tahlil ederken sınıf mücadelesini
bununla beraber toplumsal değişimin temel kanununu anlayamamak, sosyalist
devriminden bahsederken kapitalist sisteme son verecek olan işçi sınıfını
görmezden gelerek; bir sınıf diktatörlüğüne(burjuva diktatörlüğüne) dayalı olan
kapitalist sistemin ortadan kaldırılabileceğini savundukları için ütopik-gerçek
dışı kalmalarıdır. Bilimsel Sosyalizm’in kurucuları Marx ve Engels kendi ortaya
koydukları teori ile ütopik sosyalizmin neden toplumsal bir devrimin teorisi
olamayacağını ispatlamışlardır.
Ütopik sosyalistler, ‘devrimci’ değil ‘evrimci’ bir
sosyalizmi savunuyorlardı. Onlara göre; zengin sınıf yarattığı kötülüklere ikna
edilebilirse sosyalizmin kurulmasına razı olabilir, bu inşaya zengin sınıfta
katılabilir, kendiliğinden kapitalizmin ortadan kaldırılması gerçekleşebilirdi.
Hareket ettikleri temel nokta soyut kavramlar idi. Bu soyut kavramlar ‘adalet,
iyi niyet, yarar-zarar’ vb. kapitalistlerin de vicdanına seslenmeyi amaç edinen
idealist kategoriden oluşuyordu.
Ütopik sosyalistler, toplumun tarihsel gelişimini
materyalist bir biçimde, sınıflar mücadelesinden hareketle kavramadıkları için;
yaşanılan adaletsiz düzenin ‘kafalarda oluşan bozukluk’ yani kötülüğün, kötü
düşüncenin bir sonucu olarak görüyorlardı. Buradan hareketle çıkar sahibi
zengin sınıfı ‘iyiliğe’ yani sosyalizme ikna edebileceklerini düşünüyorlardı.
Oysaki zengin sınıf kötü olduğu için değil; örgütlü bir sömürücü sınıf olduğu
için, yoksul işçi-emekçi sınıfın örgütsüz kalmasının sonucu olarak iktidardaydı.
Meselenin sınıflar mücadelesi olarak değil de soyut iyi-kötü çatışması olarak
anlaşılması ütopik sosyalizmin temel yetersizliğiydi.
Aynı şekilde kapitalizm tekelleştikçe toplum için daha ağır
koşullar yaratıyordu, ütopik sosyalistler ise küçük üretim biçimlerinin ‘iyiliğinin’
anlaşıldığında; kapitalizmin tekelleşmekten vazgeçeceğini düşünüyordu.
Ütopik sosyalistler kapitalizmin ortadan kaldırılması
konusunda hemfikirdi ancak onun nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda yeterli
donanıma ve somut çözüm programına sahip değillerdi.(Veyahut bu konuda tutarlı
bir programları yoktu)
Sonuç olarak; ütopik sosyalistler, modern sömürücü sınıf
olan burjuvazinin iktidarının ‘ikna etme’ yoluyla yıkılacağını düşündükleri,
sosyalizme evrimci bir biçimde ulaşabileceklerine inandıkları için ütopik
olarak anılırlar. Ütopik olduklarını bugün daha iyi anlayabiliyoruz; kapitalizm
tekelleşmesini emperyalizm aşamasına ulaştırdı, burjuvazi iktidarını
koruyabilmek için her türlü kanlı önlemler almaya hazır, emperyalist bölüşüm
savaşları dünyaya yıkımlar getirdi. Buradan hareketle iktidar olan burjuvazinin
‘iyi niyet’ten anlamayacağı, sınıfsal bir savaştan anlayacağı açıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder