15 Eylül 2016 Perşembe

Jakobenizm

Burjuvazinin, gerici feodalizm karşısında devrimci-ilerici bir pozisyon izlediği döneme ait, burjuva devrimciliğinin en ilerici ideolojisidir. Jakobenizm kökenlerini, savunduğu değerleri, radikal burjuva devrimciliğini 1789 Fransız Burjuva Devrimi’nden alır.



Jakobenizmin; devrimci bir burjuva ideolojisi olarak ‘tepeden inmecilik’, ‘halktan kopukluk’ olarak anlaşılma durumu yaygın yanlış bir görüştür. Oysaki Jakobenizmin ortaya çıktığı dönem burjuva sınıfının devrimci bir rol oynamak için örgütlendiği, feodal gericilik karşısında ‘halk iktidarı, cumhuriyet, aydınlanma, laiklik, birey olmak, bilimsel düşünce’ vb. kavramları öne sürdüğü, ezilen diğer emekçileri kendi etrafında toplamak için çalışmalar yürüttüğü, ortaya koyduğu ‘eşitlik-özgürlük-adalet’ kavramlarının yoksul halk, köylüler, baldırı çıplaklar tarafından benimsenip uğrunda savaşıldığı bir dönemdir. Bu açıdan baktığımızda; burjuvazinin feodalizm karşısında oynadığı devrimci rolün ideolojisi olan Jakobenizm ile iktidarı aldıktan sonra gericileşen burjuva sınıfını ve onun farklı türden ideolojilerini birbirine karıştırmamak gerekiyor.

1789’da gerçekleşen Fransız Burjuva devriminin en radikal kanadı Jakobenlerdir. Jakobenler ile diğer burjuva görüşleri ayıran temel nokta(örneğin o dönemin uzlaşmacı Fransız burjuva kanadı Girodenler); feodalizmle olan ilişkileri ve feodalizme karşı duruşlarıdır. Jakobenler, tavizsiz bir biçimde feodalizme ait olan ruhban sınıfına, krala, monarşiye, soylulara karşı mücadeleyi savunurken diğer burjuva kanatlar ise uzlaşmacı konumları gereği burjuvazinin korkak, gerici kanadını oluşturmuştur.

Jakobenler ile uzlaşmacı burjuvazinin arasındaki farkı anlamak için Kadetler örneğine bakmak yeterlidir. 1789’dan yıllar sonra(1900’lerin ilk çeyreği) Çarlık Rusya’da devrimci bir dönem yaşanıyor, tabandan halk bütün gücüyle devrimci bir seçenek arıyor ancak burjuvazinin partisi Kadetler, feodal Çarlık karşısından uzlaşmacı pozisyonlara girişiyor, tarihsel olarak oynaması gereken devrimci rolden geri çekiliyordu. Rusya’da Kadetler Çarlığın ömrünü uzatırken, Fransa’daki Jakobenler ise feodalizmin siyasal temsilcisi krallığa son vermek istiyordu.

Lenin Jakobenizm ile ilgili şu görüşlerini şu şekilde aktarmıştır: 

“Burjuva tarihçiler Jakobenizmi bir düşüş –«alçalma»– olarak görüyor. Proletaryanın tarihçileri onu ezilen sınıfın kurtuluş mücadelesinin en yüksek doruklarından biri olarak görür. … Yirminci yüzyılda Avrupa’da ya da Avrupa ve Asya’nın sınır hattında «Jakobenizm», devrimci sınıfın, yani yoksul köylülük tarafından desteklenen ve sosyalizme ilerlemek için mevcut maddi temelden yararlanan proletaryanın egemenliği olacaktır...” (Lenin, Can “Jacobinism” Frighten the Working Class?, www.marxists.org)

Tepeden inmecilik ile tabandan devrimcilik arasındaki farkı anlayabilmek ve Jakobenizmin ‘tepeden inmecilik’ olmadığını anlamak için devrimin kişiye mi yoksa halka mı mal edildiğine bakmak yeterlidir. Tepeden inmeci devrimlere en yakın örnek; M.Kemal’in 1923 Cumhuriyet ilanı örneğidir. Bugün bile Cumhuriyet kavramını ‘M.Kemal’i eklemeden tartışmak mümkün değildir. Üstelik bir halk devrimi olması gereken cumhuriyet devrimi topyekün bir ismin yüceltildiği, burjuva devrimciliğinin bilimselliğine sığmayan metafizik yorumlarla M.Kemal’e yüklendiği içerikten oluşmaktadır. Burjuva devrimciliğin Jakobenizmden aldığımızda; krallık aracılığıyla oluşturulmuş ‘tek isim’li iktidarın halka verilmesi tezi ile 1923’ün Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine geçişte Cumhuriyetin tek isimle(M.Kemal’le) özdeşleşmesi tepeden inmeciliğin sonucudur. Tepeden inmeci devrimlerin bir özelliği de; istisnasız devlet bürokrasisinde yer almış isimlerin öncülüğünde gerçekleşmesidir. Yine Mustafa Kemal örneğine dönersek bir asker-bürokrat olarak tepeden inmeci devrimciliğin örneği olma konusunda bahsedilen özelliğe sahiptir.


Jakobenizm’de bir isim etrafında yüceltme görülmezken, devrim tabandan kitlelerin örgütlülüğü ve talepleri ile şekillenirken; tepeden inmeci devrimlerin hepsinde kişi miti yaratılmış, tabanın politik-toplumsal dönüştürücü özne olma rolü söz konusu olmamıştır. Bu örnekleri, Nasır, Bismarck ile genişletmek mümkün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder